Yere — Yere, Fluß, so v.w. Yare … Pierer's Universal-Lexikon
yere — tu·yere; yere; liv·yere; … English syllables
yère — bru·yère; gru·yère; … English syllables
Yère — ière, yère nf aire de battage Aude … Glossaire des noms topographiques en France
yere çalmak — yere atmak, yere fırlatmak Yakalayıp radyoyu yere çalasım geldi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere yığılmak — yere düşmek Bu kadar insanın, bu kadar alçağın gözü önünde yere yığılmak istemiyordu. O. Pamuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere doğrulum — is., bit. b. Yere yönelim … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere yönelim — is., bit. b. Bitkilerde kök ve sapların, yer çekimi etkisi ile belli bir doğrultu almaları özelliği, yere doğrulum, jeotropizma … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere geçmek — çok utanmak Hakkı Celis utancından yere geçiyordu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere göğe koymamak — nasıl ağırlayacağını, nasıl memnun edeceğini bilmemek, çok önem vermek Bunun için Necla ile Ayşe onu yere göğe koymuyor enişte diye pervane gibi etrafında dönüyorlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere sağlam basmak — titiz ve dikkatli davranmak Uyanıklar, elbette yere sağlam basarlar. Çevreyi hesaba katarlar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük